
AÇLIK VE YOKSULLUK SINIRI NEDİR?
Bir ülkede yaşayan bireylerin en temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gereken asgari harcamalar, iki temel kavram üzerinden değerlendirilir: açlık sınırı ve yoksulluk sınırı.
Açlık sınırı, bir kişinin ya da ailenin, yalnızca sağlıklı ve dengeli beslenmesini sağlayacak düzeydeki minimum gıda harcamasını ifade eder. Bu sınır, bireylerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için gereken temel kalori ve besin maddelerinin karşılanmasını esas alır.
Yoksulluk sınırı ise açlık sınırının da ötesine geçerek; barınma, ulaşım, eğitim, sağlık, giyim, ısınma, haberleşme ve sosyal-kültürel ihtiyaçları da kapsayan asgari yaşam standardını sürdürebilmek için gerekli toplam harcama tutarını ifade eder. Bu sınırın altında kalanlar, yalnızca temel ihtiyaçlara ulaşmakta değil, aynı zamanda insan onuruna yakışır bir yaşam sürmekte de ciddi zorluklar yaşar.
MAYIS 2025 VERİLERİ: AÇLIK VE YOKSULLUK DERİNLEŞİYOR
Türkiye’de geçim koşulları her geçen ay daha da ağırlaşıyor. KAMU-AR tarafından yayımlanan son verilere göre, Mayıs 2025 itibariyle açlık sınırı dört kişilik bir aile için 26.452 TL olarak hesaplandı. Bu rakam, yalnızca gıda harcamaları dikkate alınarak belirleniyor. Yani bir ailenin sadece yemek yiyebilmesi için ihtiyaç duyduğu tutar bu.
Ancak hayat sadece yemekten ibaret değil. Barınma, ulaşım, eğitim, sağlık gibi diğer zorunlu harcamalar da dikkate alındığında yoksulluk sınırı 81.602 TL’ye ulaştı. Bu, şimdiye kadar kaydedilen en yüksek seviyelerden biri olarak dikkat çekiyor.
Özellikle gıda fiyatlarındaki artış vatandaşların belini büküyor. Et, yumurta ve balık gibi hayvansal protein kaynaklarına ayrılması gereken harcama, bir önceki yıla göre 2.174 TL artarak 8.169 TL’ye yükseldi. Sadece meyve harcamasındaki yıllık artış ise 1.430 TL oldu. Taze sebzede bir aylık düşüş yaşanmış olsa da yıllık bazda artış devam etti.
ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ AYLIKLARI İLE GEÇİM MÜMKÜN MÜ?
2025 yılı boyunca geçerli olan asgari ücret, brüt 22.104 TL olarak uygulanıyor. Ancak bu tutar, güncel açlık sınırının bile 4.348 TL altında kalıyor. Başka bir ifadeyle, dört kişilik bir ailenin yalnızca gıda ihtiyacını bile karşılamaktan uzak.
Bu durumda asgari ücretli bir çalışan, maaşıyla ailesinin yalnızca 25 gün boyunca yemek ihtiyacını karşılayabiliyor. Kira, fatura, ulaşım ya da sağlık gibi diğer harcamalar ise tamamen olanaksız hale geliyor.
Yoksulluk sınırının üçte birinden daha azına denk gelen asgari ücret, sosyal refahın geldiği kritik eşiği de gösteriyor. Türkiye’de çalışan milyonlarca insan, bu ücretle hem kendisini hem ailesini geçindirmeye çalışıyor.
Emekliler için durum daha da çarpıcı. En düşük emekli maaşı 14.469 TL. Bu tutar, dört kişilik bir ailenin yalnızca 16 günlük gıda ihtiyacına denk geliyor. Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı daha yüksek olan yaşlı nüfusun bu düzeyde gelirle geçinmesi neredeyse imkânsız hale geliyor.
GIDA DIŞI HARCAMALARDA BÜYÜK ARTIŞ
Yoksulluk sınırını yukarı taşıyan temel etkenlerden biri de gıda dışı harcamalardaki hızlı yükseliş. Mayıs 2025’te dört kişilik bir ailenin gıda dışı temel harcamaları toplamda 55.150 TL olarak hesaplandı.
Bu kalemlerin bazıları şu şekilde:
Barınma (kira dahil): 15.453 TL
Ulaştırma: 15.129 TL
Ev eşyası: 6.668 TL
Sağlık: 2.336 TL
Eğitim: 1.505 TL
Diğer harcamalar (giyim, haberleşme, kültür, tatil): yaklaşık 14.059 TL
Bu rakamlar, yalnızca temel düzeyde yaşanabilir bir hayat sürebilmek için gereken harcamaları yansıtıyor. Kira ve ulaşım gibi kalemlerde yaşanan artışlar, maaşlı kesimin her geçen gün biraz daha yoksullaşmasına neden oluyor.
KİŞİ BAŞINA GIDA HARCAMASI: AÇLIK HERKESİ FARKLI ETKİLİYOR
Kişi başına düşen açlık sınırı da demografik özelliklere göre değişkenlik gösteriyor. Mayıs 2025 itibariyle hesaplanan kişi başı gıda harcaması şöyle:
Kişi Grubu Aylık Gıda İhtiyacı
Yetişkin Erkek 7.723 TL
Yetişkin Kadın 6.063 TL
Genç 8.264 TL
Çocuk 4.402 TL
Bu tablo, ailedeki bireylerin yaş ve cinsiyetine göre beslenme maliyetlerinin farklılık gösterdiğini ortaya koyuyor. Özellikle gençlerin ve erkeklerin gıda ihtiyacı daha yüksek kalori ve protein ihtiyacından ötürü daha pahalıya mal oluyor.
SONUÇ: SOSYAL GÜVENCE ŞART, GELİRLER YENİDEN TANIMLANMALI
Türkiye’de gelir düzeyi ile yaşam maliyetleri arasındaki uçurum her geçen gün büyüyor. Asgari ücretin ve emekli maaşlarının, bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının bile altında kalması, toplumsal refah açısından ciddi bir uyarı niteliğinde.
Kira, gıda, ulaşım gibi temel kalemlerde yaşanan yüksek artışlar, sabit gelirli bireylerin yaşamını sürdürebilmesini neredeyse imkânsız hale getiriyor. Bu durum yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olarak ele alınmalı. Yoksulluğun yapısal bir kriz haline dönüşmemesi için, gelir düzeylerinin insanca yaşamı sürdürebilecek seviyelere çıkarılması, sosyal yardımların artırılması ve enflasyonla etkin mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi gerekiyor.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar