İstanbul’da Kentsel Dönüşüm Koşulları

  •  07 Mar 2025

Hepimizin bildiği gibi ülkemiz deprem coğrafyasında yer almaktadır. Ve bugüne kadar son derece önemli depremler yaşadık.1999 Gölcük ve Yalova depremlerinde 20000 vatandaşımız can verdi. En son yaşadığımız ve 11 ilimizi etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremlerde ise 50000 canımız giiti,100000 kişi, yaralandı ve on binlerce bina yerle bir oldu. (Allah tekrarını göstermesin) Depremler olduğu zaman yazılı ve görsel basında bir müddet gündem olduktan sonra maalesef unutularak sorunlar rafa kalkıyor ve tekrar deprem olunca raftan iniyor. Jeoloji bilim insanları ise başta İstanbul olmak üzere sürekli alınması gereken önlemleri, yaşanabilecek bir felaket sırasında oluşabilecek kayıpları sıralayarak konunun önemini anlatmaya çalışıyorlar. Hatta çok değerli bir bilim insanı son yapılan yerel seçimlerde “deprem için önlem alacak, yapılması gerekenleri taahhüt eden partiye oy verin” diye tavsiyede bulunarak konunun önemini vurgulamaya çalışmıştı.

Son yaşadığımız yüzyılın felaketi olarak adlandırılan Kahramanmaraş merkezli felaketten sonra İstanbul başta olmak üzere tüm yurtta Karot tahlilleri yapılmaya her vatandaşın can emniyetini korumak amacıyla yerel yönetimler tarafından da bazı önlemler alınmaya başladı. İstanbul’da bazı binaların kendiliğinden çöktüğünü, birçok binanın da son derece deprem riski altında olduğunu yazılı ve görsel basından izlemekteyiz.

Tüm yurdumuz deprem riski taşıdığı bir gerçektir ve İstanbul bu konuda başı çekmektedir. Çünkü toplam nüfusumuzun yaklaşık yüzde yirmisi İstanbul’da yaşamaktadır ve özellikle bazı bölgelerimizde 40-50 yıllık, dönemin koşullarına göre inşa edilmiş binalar mevcuttur. Buralarda oturan yurttaşlarımızın can güvenliği tehlikededir.

Diğer taraftan bazı bölgelerde ise kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme evirilmiştir. Yıkılıp yapılan binaların değeri kat kat artmıştır ve konut alıcıların ilk sorduğu soru binanın depreme dayanıklı olup olmadığıdır. Rantsal dönüşümün en güzel örneği İstanbul’da Bağdat Caddesi ve çevresidir.

Öte yandan olaya ekonomik olarak bakıldığında ise her deprem devlet bütçesinin açık vermesine sebep olmakta yani vatandaşlarımızın vergileri ile karşılanmaya çalışılmakta bu da ekonomik dengelerin bozulmasına sebep olmaktadır. 2023 yılında verdiğimiz 1,1 Triyon TL lik bütçe açığının esas nedeni yaşanan felakettir. Çünkü 11 ili kapsayan felaketin acılarını sarmak dünyanın en zengin ülkesinde olsa bile kolay değildir ve hükümetimiz tüm güçleriyle deprem bölgesine akın etmiş, hiçbir yurttaşımızın evsiz, barksız kalmaması, aç, susuz kalmaması için var gücüyle çalışmıştır. Ancak halen yaralar sarılmaya devam etmektedir. Bölgede binlerce konut projesi mevcuttur bunların bir kısmı tamamlanarak depremzedelere teslim edilmiş, bir kısmının da inşaatı devam etmektedir. Hatta devam eden inşaat projeleri nedeniyle diğer kentlerden inşaat işçileri geldiğinden öteki bölgelerde işgücü azalmasına neden olmuştur.

1999 Düzce ve Gölcük depreminden sonra uygulamaya konulan “deprem vergisi” halen devam etmektedir ve bu toplanan deprem vergilerinin nereye harcandığı sorusuna şu andan hazine ve maliye bakanımız Sn. Mehmet şimşek otoyollara harcandığını ifade etmiştir. Dolayısıyla toplanan vergilerin amacına uygun şekilde kullanılmadığı, jeoloji bilim insanlarının sık sık yaptığı uyarılar, alınması gereken önlemler dikkate alınmadığı ortadadır.

Kentsel dönüşüm projeleri için öncelikle devlet yardımcı olmaktadır ama yapılan destekler maalesef yetersiz kalmaktadır. Öncelikle yapılan kira yardımı çok düşük kalmakta yaşadığımız ekonomik kriz ortamında insanlar evsiz kalma, kirayı ödeyememe riski ile karşı karşıya kalmaktadır. Sorunun çözümü kentsel dönüşüm maliyetini devlet karşılamalı, inşaat süresince insanlara evi bedava tahsis etmeli veya kiranın tamamını ödemelidir.

Son yaşanan depremden sonra günümüze kadar özellikle İstanbul için bir takım kentsel dönüşüm projeleri uygulamaya konuldu. Ancak yaşadığımız yüksek enflasyon nedeniyle ödemeler dengesi de değiştirilmek zorunda kaldı.

İstanbul’da uygulanmaya başlayan yarısı bizden kampanyasının detayları aşağıdaki gibidir.

“Yarısı Bizden” kampanyasına başvuru için e-Devlet üzerinden işlem yapmaya gerek kalmadan, ilçe belediyelerine başvuru yapmak yeterli oluyor. Sürece ilişkin başvurular ise henüz sürüyor.

Kampanya kapsamında hak sahibine bir konut için 700 bin lira hibe ve 700 bin lira kredi desteği sağlanıyor. Aynı zamanda, taşınma masrafları için 100 bin lira tahliye desteği imkânı veriliyor.

Kampanyadan kimler faydalanbiliyor?

Kampanya İstanbul’un tüm ilçelerinde bulunan riskleri yapıları içeriyor. Ancak, yeni projelerdeki binanın (otopark ve sığınak hariç) eski yapının bir buçuk katını geçmemesi şartı bulunuyor.

Ne kadarlık destek veriliyor?

Kampanya kapsamında hak sahiplerine konut başına 700 bin lira hibe ve 700 bin lira kredi desteği veriliyor. Buna karşın, ikinci ve diğer konutlar için kredi desteği ise 1 milyon 400 bin liraya kadar çıkıyor. Ayrıca, İş yerleri için ise 350 bin lira hibe ve 350 bin lira kredi desteği sağlanıyor.

Taşınma desteği ne kadar?

Hak sahiplerine bir defalık 100 bin lira tahliye desteği de veriliyor. Fakat bina içinde kiracı bulunuyorsa, tahliye desteği kiracıya ödeniyor.

Alan bazlı dönüşüm projelerinde, TOKİ ve Emlak Konut, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı ile iş birliği yaparak büyük ölçekli projelere destek sağlanıyor. Bu tür projelerde, hak sahiplerinin borçları uzun vadeli ve uygun koşullarla taksitlendirme imkânı sunuluyor.

Kredi geri ödemeleri nasıl olacak?

Yapı ruhsatını almalarından iki yıl sonra kampanyadan faydalanan hak sahipleri kredi ödemelerine başlıyor.

Kredilerin ilk yılında faiz uygulanmıyor. Sonraki yıllarda ise TÜFE oranının yarısı kadar faiz işleniyor ve 10 yıla kadar vade imkânı veriliyor.

Dönüşüm projelerinde ise ödemeler şu aşamalarla gerçekleşiyor:

İş başlangıcında Yüzde 30,

Taşıyıcı sistem tamamlandığında Yüzde 30,

Sıva aşamasında Yüzde 30,

Yapı kullanım izin belgesi alındığında yüzde 10 oranında ödeme yapılıyor.